بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قُلْ إِنَّ رَبِّى يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦ وَيَقْدِرُ لَهُۥۚ وَمَآ أَنفَقْتُم مِّن شَىْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُۥۖ وَهُوَ خَيْرُ ٱلرَّٰزِقِينَ ٣٩

De ki: «Hakıykaten Rabbim, kullarından kimi dilerse onun rızkını genişletir, (kimi de dilerse) onunkini kısar. (Hayır için) ne harcarsanız O, bunun ardından (daha iyisini) lütfeder. O, rızıklandıranların hayırlısıdır.

– Hasan Basri Çantay

وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلَٰٓئِكَةِ أَهَٰٓؤُلَآءِ إِيَّاكُمْ كَانُواْ يَعْبُدُونَ ٤٠

Hatırla o günü ki (Allah) onların hepsini mahşerde toplayacak, sonra meleklere: «Bunlar mı size tapıyorlardı»? diyecek.

– Hasan Basri Çantay

قَالُواْ سُبْحَٰنَكَ أَنتَ وَلِيُّنَا مِن دُونِهِمۖ بَلْ كَانُواْ يَعْبُدُونَ ٱلْجِنَّۖ أَكْثَرُهُم بِهِم مُّؤْمِنُونَ ٤١

(Melekler de): «Seni (ortakdan) tenzîh ederiz. Bizim yârimiz onlar değil, Sensin. Belki onlar cinlere tapıyorlardı ve çoğu onlara îman edicilerdi» diyecekler.

– Hasan Basri Çantay

فَٱلْيَوْمَ لَا يَمْلِكُ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ نَّفْعًا وَلَا ضَرًّا وَنَقُولُ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ ذُوقُواْ عَذَابَ ٱلنَّارِ ٱلَّتِى كُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ ٤٢

İşte bu gün birbirinize ne bir fâide, ne de bir zarar yapmıya gücünüz yetmez. O zaalimlere biz: «Tekzîb edegeldiğiniz ateşin azabını tadın» diyeceğiz.

– Hasan Basri Çantay

وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٍ قَالُواْ مَا هَٰذَآ إِلَّا رَجُلٌ يُرِيدُ أَن يَصُدَّكُمْ عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ ءَابَآؤُكُمْ وَقَالُواْ مَا هَٰذَآ إِلَّآ إِفْكٌ مُّفْتَرًىۚ وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِلْحَقِّ لَمَّا جَآءَهُمْ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ ٤٣

Onlara karşı açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: «Bu, atalarınızın tapmakda devam etdikleri (putlardan) sizi mütemâdiyen vaz geçirmek isteyen bir adamdan başkası değildir» ve dediler: «Bu (Kur'an) düzülüb uydurulmuş bir iftiradan başka bir şey değildir». Hakka küfreden onlar, (bu hak) kendilerine gelince de (şunu) söylediler): «Bu, apâşikâr büyüden başka bir şey değildir».

– Hasan Basri Çantay

وَمَآ ءَاتَيْنَٰهُم مِّن كُتُبٍ يَدْرُسُونَهَاۖ وَمَآ أَرْسَلْنَآ إِلَيْهِمْ قَبْلَكَ مِن نَّذِيرٍ ٤٤

Halbuki biz onlara öyle ders alacakları kitablar vermediğimiz gibi onlara senden evvel azâb ile korkutucu bir (peygamber) de göndermedik.

– Hasan Basri Çantay

وَكَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَمَا بَلَغُواْ مِعْشَارَ مَآ ءَاتَيْنَٰهُمْ فَكَذَّبُواْ رُسُلِىۖ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ ٤٥

Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) tekzîb etdi (ler) Halbuki bunlar öbürlerine verdiklerimizin onda birine ermemişlerdir. (Böyle iken) öbürleri peygamberlerimizi tekzîb etmişlerdi. (Bak) beni inkâr (edişin akıbeti) nice oldu!

– Hasan Basri Çantay

قُلْ إِنَّمَآ أَعِظُكُم بِوَٰحِدَةٍۖ أَن تَقُومُواْ لِلَّهِ مَثْنَىٰ وَفُرَٰدَىٰ ثُمَّ تَتَفَكَّرُواْۚ مَا بِصَاحِبِكُم مِّن جِنَّةٍۚ إِنْ هُوَ إِلَّا نَذِيرٌ لَّكُم بَيْنَ يَدَىْ عَذَابٍ شَدِيدٍ ٤٦

(Habîbim) de ki: «Ben size sırf Allah için ikişer, ikişer, teker teker (karşımda) durmanız, sonra arkadaşınızda hiçbir mecnunluk olmadığını iyi düşün (üb bil) menizi va'z ederim. O, çetin bir azâb (gelib çatmaz) dan evvel (bunu) size haber veren (bir peygamber) den başkası değildir».

– Hasan Basri Çantay

قُلْ مَا سَأَلْتُكُم مِّنْ أَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْۖ إِنْ أَجْرِىَ إِلَّا عَلَى ٱللَّهِۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ ٤٧

De ki: «Benim sizden (inzâr ve teblîğımdan dolayı) istediğim her hangi bir ücret (varsa) o, sizin olsun! Benim mükâfatım Allahdan başkasına âid değil. O her şey'e hakkıyle şâhiddir».

– Hasan Basri Çantay

قُلْ إِنَّ رَبِّى يَقْذِفُ بِٱلْحَقِّ عَلَّٰمُ ٱلْغُيُوبِ ٤٨

De ki: «Benim Rabbim hiç şübhesiz hakkı (yerine) koyar. (O), ğaybları kemâliyle bilendir».

– Hasan Basri Çantay

قُلْ جَآءَ ٱلْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ ٱلْبَٰطِلُ وَمَا يُعِيدُ ٤٩

De ki: «Hak geldi. Baatıl ne ibtidâen, ne de iâdeten (hiçbir şey yaratmıya) kaadir olamaz».

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu